2-) Kumar Oynamak
‘Kumar’, nasıl sonuçlanacağı önceden belli olmayan ihtimalli bir ÅŸeye baÄŸlı kalarak mal vermek veya almak diye tarif edilir. DiÄŸer bir anlamı ise, herhangi bir vasıta ile, iki taraf arasında para veya kıymet taşıyan bir ÅŸeyin verilmesi ÅŸart koÅŸularak oynanan bir talih oyunudur. Adı ne olursa olsun bu özelliÄŸi taşıyan para veya mal karşılığı oynanan her oyun ve ortak bahis kumardır. Kolaylıkla mal çarpmak veya çarptırmak olduÄŸu için Kur’an’da ‘meysir’ denilen kumar, kolaylık anlamındaki ‘yûsr’ kökünden gelmektedir.
Kumarda ya kolaylıkla zahmetsiz mal çarpmak veya çarptırmak vardır. Kumar demek de ‘zar’ gibi ne olacağı belli olmayan tehlikeli bir ÅŸeye baÄŸlanarak mal vermek veya almak demektir. Cahiliye devrinde Araplar gerek kendilerine ve gerekse Acemlerden ve diÄŸerlerinden belledikleri ‘nerd’ yani tavla, ‘satranç’ ve diÄŸerleri gibi oyunlarla kumar oynarlardı. Kısacası Avrupalıların piyango dedikleri tarzda bölüÅŸme yolu ile bir kumarları vardı ki bunu ‘hayır’ bile sayarlar ve övünerek yaparlardı. Åžöyle ki: Zar yerinde ‘ezlâm’ ve ‘aklâ’ denilen on adet okları vardı. Bunlara: Fezz, tev'em, rakib, hils, nafis, müsbil, muallâ, menih, sefih, vaÄŸd derlerdi. Menih, sefih, vaÄŸddan baÅŸka diÄŸerlerinin bir hissesi bir payı olurdu. Meselâ, piyango çekilmek üzere, bir deve kesilir, yirmi sekiz hisseye ayrılır; fezze bir, tev'eme iki, rakibe üç, hilse dört, nefise beÅŸ, müsbile altı, muallâya yedi, hisse ayrılır. Menih, sefih vaÄŸd okları boÅŸ ve mahrumdur. Bu on kalemin hepsi ‘rebâbe’ denilen bir torbaya atılıp adaletli kiÅŸinin önüne konulur, o da torbayı çalkalayıp elini sokar, katılan herkes adına bir ok çeker, hissesi bulunan ok çıkanlar belirlenmiÅŸ olan hisseyi alırlar, boÅŸ ok çıkanlar da mahrum kalırlar ve fakat devenin bedelini öderler. Hisse çıkanlar da paylarına çıkan hisseyi fakirlere verirlerdi. Böylece ‘meysir’ öncelikle diÄŸer kumarlara göre ehven-i ÅŸer (ÅŸerrin en hafifi) görünen ve hayır zannedilen böyle dağıtım ve bölüÅŸme; yani piyango tarzına denilmiÅŸ ve bundan dolayı bütün kumarlara da ‘meysir’ denilmiÅŸtir. Hatta bir hadis-i ÅŸerifte, çocukların aşık ve ceviz oynamalarının bile ‘meysir’den olduÄŸu beyan edilmiÅŸtir. Ä°ki kiÅŸiden biri diÄŸerine ÅŸu kadar yumurtayı yiyebilsen ÅŸu senin olsun demiÅŸti. Bunlar Hz. Ali (r.a.)'ye hüküm vermesi için baÅŸvurdular. Hz. Ali (r.a.), bu kumardır, diye izin vermedi. Zaten hayır namına piyango haram olunca diÄŸer kumarların haydi haydi haram olacağı anlaşılır.
Kumar, insana yaratıcısını unutturan, namaz kılmaktan alıkoyan, tembelliÄŸe sürükleyen, çalışma gücünü yok edip insanlar arasına kin ve düÅŸmanlık saçan haksız bir kazanç yoludur. Fert ve toplum hayatında unutulmaz yaralar açan kumarın her türlüsü Ä°slâm dininde karam kılınmıştır. Bu konuda Kur’an-ı Kerim’de ÅŸöyle buyurulur: “Ey iman edenler! Åžarap, kumar, dikili taÅŸlar (putlar), fal ve ÅŸans okları birer ÅŸeytan iÅŸi pisliktir; bunlardan uzak durun ki kurtuluÅŸa eresiniz.”
Bunların hepsi, Allah (c.c.)'ın helâl kıldığı “tertemiz nimetler” sıfatıyla uyuÅŸmayan kirli iÅŸlerdir. Ve bunlar ÅŸeytan iÅŸidir. Åžeytan ise insanın tarihi düÅŸmanıdır. Mümin’in, bir iÅŸten duygusal olarak nefret etmesi, psikolojik olarak tiksinmesi, fıtrat olarak ondan ürküp kaçması, korkarak ondan uzaklaÅŸması ve ondan sakınması için, bu iÅŸin ÅŸeytan iÅŸi olduÄŸunu öÄŸrenmesi yeterlidir. Bundan sonra o iÅŸe asla yaklaÅŸmaz ve yaklaÅŸmamalıdır.
Gerçekten de içki, kumar, anıt taÅŸları ve fal okları cahiliye hayatının en önemli özellikleriydi ve cahilî toplumun en köklü gelenekleri arasında yer alıyorlardı. Pratik uygulamaları ve bu toplumun en önemli geleneklerini, alışkanlıklarını oluÅŸturmaları açısından; birbiri ile köklü baÄŸları bulunan bir demeti oluÅŸturuyorlardı. Cahiliye Arapları alabildiÄŸine aşırı ÅŸekilde içki tüketiyorlardı. Toplantılarında fazla içki tüketmeleri ile övünüyor ve bunu bir övünç kaynağı olarak görüyorlardı. Åžiirlerinde ve övgülerinde; içkiyle iftihar etmek, önemli bir odağı oluÅŸturuyordu! Ä°çki meclislerinde hayvanlar kesiliyor, içki içenlere, içki dağıtanlara, bu mecliste kahramanlık gösterileri yapanlara, bu toplantıya katılanlara ve etrafında toplananlara sunulmak üzere etler kızartılıyordu. Bu hayvanlar, anıt taÅŸları üzerinde kesilirdi. Anıt taÅŸları Arapların, hayvanlarını üzerinde kestikleri ve kanlarını kendilerine sürdükleri putlardı. (Tanrılara yani tanrıların papazlarına kurban olarak sunulacak olan hayvanlar da bu taÅŸlar üzerinde kesilirdi). Ä°çki meclisleri ve benzeri sosyal nitelikli kesimlerde fal okları yolu ile kumar da oynanıyordu. Fal okları, Arapların, hayvanları aralarında paylaşırken baÅŸvurdukları bir oran ölçeÄŸiydi. Herkes kendi okuna düÅŸen orana baÄŸlı olarak, hayvandan bir pay alıyordu. Okunda ‘üstün’ yazılı olan, hayvanın en büyük payını alırdı. Bu sıralama okuna hiçbir pay düÅŸmeyene kadar, aÅŸağıya inerdi. Payına hiçbir ÅŸey düÅŸmeyen adam, hayvanın sahibi de olabiliyordu. Bu durumda hayvanı tümden kaybetmiÅŸ olurdu. Ä°ÅŸte kumarın adaleti böyledir. Ä°nsan bir defa bu illete yakalandığı zaman kolay kolay kurtulamaz. Bunun için bu ayette kumarın kesinlikle yasak olduÄŸu belirtilmiÅŸtir.
Daha sonra ayet-i kerime, bu pisliÄŸin gerisinde bulunan ÅŸeytanın planını açıklamaya geçiyor ve ÅŸöyle diyor: “Åžeytan içki ve kumar yoluyla ancak aranıza düÅŸmanlık ve kin sokmak; sizi, Allah'ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık (bunlardan) vazgeçtiniz deÄŸil mi?”
Åžeytanın güttüÄŸü bu hedefler, birer realitedir. Müslümanlar bu gerçekleri, gerçeÄŸin kendisi olan ilahi ifadeler aracılığıyla tasdik ettikten sonra, realiteler dünyasında da onları görebilir. Åžeytanın, içki ve kumar yolu ile insanlar arasına kin ve düÅŸmanlık tohumunu nasıl ektiÄŸini görmek için, uzun bir araÅŸtırmaya gerek yoktur. Ä°çki, insanın aklını başından alır, etini ve kanını bir sel gibi harekete geçirir, ÅŸehevi arzu ve isteklerini alevlendirir. ÇoÄŸunlukla içkiye arkadaÅŸ olan kumar ise, insanın gönlünde bin bir çeÅŸit kin ve hüsran duygusu bırakır. Çünkü kumarda kaybeden kiÅŸi, gözlerinin önünde malını elinden alana ister-istemez kin besleyecektir. Malını bir ganimet olarak alıp götüren kumarcıya, kaybeden adam, elbette ki kahrolacaktır. Bu iÅŸlerin yapıları gereÄŸi olarak, kin ve düÅŸmanlığı harekete geçirmesi normaldir. Meseleye oldukça yüzeysel olarak bakan birtakım kimselerin, bu tür bir araya geliÅŸleri; dostluk ve mutluluÄŸun bir parçası olarak algılamaya çalışmaları boÅŸunadır. Zira bu iÅŸler, birbirine dost olan insanları karşı karşıya getirmekte daha da ötesi çatışmaya sürüklemektedir.
Ayette ‘ÅŸeytan iÅŸi iÄŸrenç ÅŸeyler’ olarak nitelenen içki ve kumarın ruh ve beden saÄŸlığı üzerindeki olumsuz etkileri esasen sıradan insanların gözlem ve tecrübeleriyle kolayca fark edilebileceÄŸi gibi, deneysel bilim çerçevesindeki araÅŸtırmalarla bu konunun incelikleri üzerinde önemli tespitler de yapılabilmektedir. Bu sebeple olmalıdır ki, ayette bunların daha çok sosyal hayatta açtığı yaralara ve dinî hayata vurduÄŸu darbeye deÄŸinilmiÅŸtir. Nice yuvaların yıkılmasına sebep olan, dostlukları çökertip yerine düÅŸmanlıkları yerleÅŸtiren ve toplumu için için kemiren bu iki bela günümüzde de oldukça can yakmaktadır. Ayette dikkat çekilen hususlar içki ve kumarın, bir taraftan olmayan düÅŸmanlıkları ortaya çıkarması ve mevcut husûmetleri körüklemesi, diÄŸer taraftan da kiÅŸinin Rabbine yakın olmasını ve O'na karşı ödevlerini yerine getirmesini engellemesi, dolayısıyla insanın kendi kendini kontrol melekesini zayıflatması veya yok etmesidir.
Kumar ve Zararları
Kumarda birinin veya birkaçının kaybedip bir diÄŸerinin kazanması, insanda alın teriyle çalışıp kazanma azmini öldürür. Her gün kazanırım umuduyla insanı hazıra konma peÅŸinde koÅŸturur ve bu hayal ile bütün bir ömrü berbat eder. Sonunda düzensiz, disiplinsiz, azimsiz, gayretsiz bir hayat, bir hiç uÄŸruna semeresiz, gayesiz noktalanmış olur.
Oynayana kazanç veya zarar getiren her türlü ÅŸans oyunu kumardır. Kumar, haksız yere baÅŸkasının malını almak, bile bile ortaklaÅŸa haksızlık yapmaktır. Kumar, toplumsal bir felâkettir. Dinin ÅŸiddetle yasakladığı bu yıkıcı kötülüÄŸün pek çok aileyi sefil ve periÅŸan ettiÄŸi her zaman görülmektedir. Hırsın verdiÄŸi heyecan ile sabahlara kadar kumar masalarından ayrılmayanlar, orada, saÄŸlıklarını, servetlerini, ahlâklarını ve vakitlerini bırakarak insanlıktan uzaklaşır; bir gün kazananlar baÅŸka bir gün kaybederler. Kumarda kaybedilen parada çoluk- çocuÄŸun, fakirlerin hakkı vardır. Kazanılan para da meÅŸrû deÄŸildir. Kumar yaygınlaÅŸtıkça toplumsal zararlar artar. Çalışmanın yerini tembellik alır. Ä°ÅŸ hayatın da verim düÅŸer. Kumar beraberinde içki, yalancılık, hırs, kin, intikam, cinayet gibi kötülükleri de getirir.
Kumar, aile hayatında düzensizliklere, anlaÅŸmazlıklara, ihmallere sebep olur. Kumar yüzünden, dinini, namusunu, vatanını satan, her türlü kutsal deÄŸeri ayaklar altına alan pek çok kiÅŸi vardır. Kumar, içki gibi çok kısa bir zamanda alışkanlık haline gelir. Bir daha ondan kurtulmak çok zor olur. Bunun için içki ve kumar alışkanlığı çok tehlikeli alışkanlıklardandır.
Sonunda para kazanılan veya kaybedilen, zar, oyun kâğıtları, piyango, spor- toto, loto, müÅŸterek bahis gibi her türlü ÅŸans oyunu kumardır. Bütün ÅŸans oyunları baÅŸlangıçta eÄŸlenmek ve vakit geçirmek için oynanır. Ä°nsan, kazandıkça kazanma zevki ve hırsı için oynar. Kaybettikçe, kayıplarını çıkarmak için yine oynar. Sonunda kumarbaz oluverir. Her ÅŸeyini kumarda kaybeden, nesi varsa satan ve kumara yatıran, bütün ömrü sefalet içinde geçen, karısını ve çocuklarını mahveden kumarbazların, baÅŸlangıçta kumara bir eÄŸlence sözü ile baktıkları unutulmamalıdır. Bütün bunlardan sonra kumarın haram kılınışının hikmetlerini kısaca ÅŸöyle ifade edebiliriz:
a) Müslüman, hayat ve kazancı ÅŸansa ve tesadüfe deÄŸil, aldığı tedbirler ve verdiÄŸi emeÄŸin sonucuna baÄŸlamalıdır.
b) BaÅŸkasının malı haramdır; bunu almanın yolu ya çeÅŸitli ÅŸekilleriyle mübâdele veya bağış vesairedir; kumar haksız kazanç yoludur.
c) Kaybeden verdiÄŸine razı görünse bile, kalbinden müteessir bulunduÄŸu ve kazanana kin, düÅŸmanlık duyduÄŸu ÅŸüphesizdir.
d) Kaybeden kazanmak, kazanan bu zevki yeniden tatmak için tekrar oynarlar ve bu hal giderek alışkanlık kazandırır, kiÅŸiyi kumarcı yapar.
e) Kumar ibadetlere engel olur.
f) Kumarın zararı fertlerde kalmaz, topluma sirayet eder; üretime katılmayan, iÅŸsiz, güçsüz, kumar oynamakla vakit öldüren kimselerin çoÄŸalmasına sebep olur.
Sosyal bir afet olan kumardan sakınmak kadar çevremizdeki insanları özellikle aile fertlerimizi de bundan koruma önemli bir görevdir. Kur’an-ı Kerim’de aile bireylerinin zararlı kötü iÅŸlerden sakındırılıp, Allah (c.c.) ve Resûlü (s.a.v.)’nün istediÄŸi bir yaÅŸantı için eÄŸitilmesi görevi aile reislerine verilmektedir: “Ey Ä°man edenler! Yakıtı insanlar ve taÅŸlar olan cehennem ateÅŸinden kendinizi ve ailenizi koruyun. AteÅŸin başında sert ve ÅŸiddetli, Allah emrine karşı gelmeyen, verilen emirleri olduÄŸu gibi yerine getiren melekler vardır.”
Netice olarak kumarın taraflar arasında kin, nefret ve düÅŸmanlığa yol açması kaçınılmazdır. Bunlar yanında, kumarın sebep olacağı toplumsal yaralar, doÄŸuracağı facialar gün gibi açıktır. Dolayısıyla müslümanın kumar oynamayı düÅŸünmesi bir tarafa yanından bile geçmemelidir.
Tavla, satranç, dama, iskambil, tenis ve bilardo gibi oyunların hepsi kumar amacıyla oynandığı ve bunlarla kazanç elde etmek istendiÄŸi takdirde, kumar hükmünde olduklarında ÅŸüphe yoktur. Hz. Peygamber (s.a.v.)’in tavlayı yasaklayan çeÅŸitli hadisleri vardır: “Tavla oynayan, Allah’a ve Resûlüne âsî olmuÅŸtur”
“Tavla oynayıp, sonra kalkarak namaz kılanın durumu, irin ve domuz kanı ile abdest alıp, kalkarak namaz kılanın durumuna benzer”
Ä°slam hukukçularının çoÄŸunluÄŸu bu hadislerdeki genel yasaklamaya bakarak, kumar amacı olsun veya olmasın tavlanın caiz olmadığını söylemiÅŸlerdir. Ä°skambil ve domino oyunları da tavla ile aynı niteliktedir. Ä°bn el-Müseyyeb ve bazı bilginler ise, kumar amacı dışında tavla oynamanın haram olmadığı kanaatindedir. Sonuç olarak, kumara bulaÅŸtırılmadığı, gerek Allah (c.c.)’a gerek aile ve topluma karşı görevler aksatılmadığı, o sırada daha önemli ve gerekli bir ÅŸey ihmal edilmediÄŸi sürece tavla oynanmasında dinen bir sakınca olmadığı söylenebilir.
Satranç konusunda ise ÅŸunlar söylenebilir; Arapça aslı ‘satranç’ olan ve Türkçe’ye de ‘satranç’ olarak geçen oyunun daha ziyade sahabe döneminde ortaya çıktığı söylenmektedir. Bu konuda sahabeden deÄŸiÅŸik görüÅŸler nakledilmektedir. Mesela Hz. Ali (r.a.), ‘Satranç, Acemlerin meysiridir.’ demiÅŸtir. Sahabe ve tabiîn bilginleri ile daha sonrakiler satrançla ilgili üç görüÅŸ öne sürmüÅŸlerdir: Abdullah b. Abbas, Ebu Hureyre, Ä°bn Åžirîn, HiÅŸam b. Urve, Saîd b. El- müseyyeb, Saîd b. El- Cübeyr (r.a.) gibi sahabe ve tabiîn bilginlerine göre satranç oynamak mübahtır. Ebu Hanife, Mâlik ve Ahmet b. Hanbel’e göre ise haramdır. Buna karşılık Åžafii, kavramayı keskinleÅŸtirmesi, muhakemeyi güçlendirmesi, savaÅŸ taktiklerine ve hilelerine alıştırması itibariyle eÄŸitici olduÄŸunu ve bu yönüyle atıcılık ve biniciliÄŸe benzediÄŸini ileri sürerek satranç oynamaya ruhsat vermiÅŸtir. Satrancın bir ÅŸans oyunundan çok, bir zekâ oyunu ve beyin sporu özelliÄŸi dikkate alınarak, bir de hakkında kesin bir yasaklama hükmünün bulunmadığına bakılarak bir sonuca ulaşılmıştır. Ancak sahabenin bunu tavlaya kıyas ettiÄŸi anlaşılmaktadır. Nitekim, Abdullah b. Ömer’den ÅŸöyle dediÄŸi nakledilir: ‘Satranç tavladan daha kötüdür.’ Hz. Ali (r.a.)’nin onu, kumar türünden saydığı belirtilir.
DiÄŸer yandan Yahya b. Said’in, Ä°mam Malik’ten ÅŸu sözleri iÅŸittiÄŸi nakledilir: ‘Satrançta hayır yoktur, satranç ve onun dışındaki diÄŸer batıl kumar oyunlarını oynamak çirkindir.’ [
Ä°mam Malik bunları söylerken ÅŸu ayeti okuyordu: “Hakk’ın dışında sapıklıktan baÅŸka ne vardır.”
Dama da satranç benzeri bir oyundur. Tenis ve bilardo oyunlarında ise spor hâkimdir. MeÅŸru olmayan baÅŸka unsurlar eklenmediÄŸi takdirde mübah olmaları gerekir. Sonuç olarak, kumar amacı olmaksızın dinlenmek, eÄŸlenmek ve zevk için oynanılan oyunların da mübah olabilmesi için dört ÅŸart öngörülmüÅŸtür. Buna göre oyun;
a) Namazın geçmesine ya da gecikmesine yol açmamalı.
b) Hiçbir menfaat beklememeli.
c) Oyun sırasında dilini kötü ve boÅŸ ÅŸeylerden korumalı.
d) Normal eÄŸlenme ve dinlenme ölçülerini aÅŸarak vakit israfına yol açmamalıdır.
Günümüzde insanların elindeki para ve diÄŸer varlıklarını ellerinden almak için elektronik kumar makineleri geliÅŸtirilmiÅŸ ve bunlar için özel kumarhaneler kurulmuÅŸtur. Buralara gidip bu makinelerle kumar oynayanlar da aynı tuzaklara düÅŸmekte ve bütün servetlerini bunlara kaptırmaktadırlar.
Kumar Hastalığından Kurtuluş Yolu
Kumar oynayan insan özetle ÅŸunu düÅŸünmelidir: Kumar oynamak, dine, ahlâka, ilme ve fazilete ihanettir. Çalışma azmini yitirmek, tembelliÄŸe boyun eÄŸmektir. Ailenin, toplumun ve Allah (c.c.)’ın hakkını ödememektir. Kendini insanlık ÅŸeref ve onurundan aÅŸağıya çekmektir. Rahmet meleklerinden uzaklaÅŸmak ve nefis ve ÅŸeytanla kucaklaÅŸmaktır. Dünya mutluluÄŸunu ve ahiret saadetini ÅŸuursuzca yitirmek ve böylece boÅŸ bir umut peÅŸinde çok kıymetli olan bir ömrü yok etmektir.
Bu kadar kötü bir alışkanlığa kapılmamak veya kapılmış ise ondan derhal kurtulmak için Müslüman elinden gelen bütün gayreti göstermelidir. Bu durumda olduÄŸunu bildiÄŸi kardeÅŸlerini de kurtarmak için aynı ÅŸekilde çalışmalıdır.


